LOKMANIN TARİHİ

Eski Türklerden günümüze kadar binlerce yıldır “yağ kokutma” geleneği sürmektedir. Türkler Gök Tanrı’nın rızasını kazanmak için kandil ve arefe günleri ile cenaze sonrası pişi/lokma pişirirler. Daha sonra yapılmış olan bu lokmalar/pişiler konu komşuya dağıtılır


Özel günlerde yapılan ve İslâmî kurallar çerçevesinde bulunmayan pişi yapma geleneği, Türk zümrelerinde de halen uygulanmaktadır; ancak günümüzde hızla artmakta olan şehirleşme bu tür faaliyetleri yapılamaz hale getirmektedir.

Ruhlara saçı yapma âdetinin, dinî mahiyetini kaybettikten sonra dahi birçok kavimlerde yalnız görenek olarak son zamanlara kadar devam ettiği görülmektedir.
Eski Türklerde yapılmakta olan yağ kokutma , günümüzdeki geleneklerin de temelini oluşturmaktadır.

Özellikle pişi, Anadolu’muzda ve Balkanlar’da farklı isimnlerle anılmaktadır. Bunların arasında: Pişi, bişi, kabalka, lokma, mekik, lokum, pesmet (kıygaşa) adları görülmektedir; ancak “ne için yapıldığı” sorusu sorulduğunda amacın aynı olduğu görülmektedir, .

Bu başlıkların ilki;
1- Günlük Hayatta Pişi ve Helva Pişirme Geleneği
Kandil, arefe gibi dini anlamda kutsal kabul edilen günlerde pişi ve helva pişirme geleneğine işaret eden en önemli kaynaklarımızın başında Hacı Bektaş Vilâyetnâmesi gelmektedir. Elimizde bulunan yazma Vilâyetnâme nüshasının dördüncü bahsinde şöyle yazmaktadır :

Ve Şeyh Lokman Perende Bektaş Hünkâr’a Hacı dediğidir ki zikr olunur:
Nakldirki bir vakt Şeyh Lokman Perende Kıble tarafına müteveccih oldu.

Taki Beytullahı şerifullahı tavaf idüb andan Cebel-i Arafat’a çıkub vakfiyeye turdular. Ve Şeyh Lokman Perende yanında olan refikine didi ki bugün arefe günüdür şimdi bayram bizim ev cemaati taam bişü bişürürler didi. Lokman Perende’nin Arafat dağında adıyla didiğü Horasan’da Hazreti Hünkâr’a ma’lum olup meğerki filvaki olvaktte şeyhin evinde taam bişürürlerdi. Hemendem Hazreti Hünkâr Şeyh Lokman Perende’nin hanesine varup ehline didiki bir tabak içine bir nice taam koyup bana virin didi anlar dahi bir fağfur tabak içine bir nice taam bişü koyup Hünkâr’ın eline virdiler. Hazreti Bektaş Hünkâr dahi ol tabağı alub Cebel-i
1 Muhtemelen peksimet’ten galat olup Bulgaristan göçmenleri tarafından söylenmektedir.


Arafat’ta Şeyh Lokman Perende’ye virdi. Ve Şeyh Lokman Perende bu hali göri-cek hikmet ne itdiğini bildi ve ol taam ile iftar idüb ve ol tabakı sakladı ve Arafat’tan Mekke-i Muazzama gelüb tavaf idüb ve Safa ile Merve’yi say idüb tamam haccı erkânı yerine getirdikten sonra Hicaz’dan Medine-i Münevvere’ye gelüb Ravza-i Hazreti Resulullah aleyhi vesellemi dahi ziyaret idüb ondan sonra Horasan canibine müracaat idüb Horasan diyarına yakına gelicek Nişabur şeh-rinin halkı haccı kutlula için Lokman Perende’ye karşu çıkub istikbal itdiler fil-cümle elini öpüp mübarekban didiler ve Şeyh Lokman Perende ol şehrin âyânlarına didiki asıl hacı olan Bektaş Hünkâr’dır varın onun elini öpün ziyaret idin didi. Horasan meşayihleri sual idüb Bektaş Hünkâr kimdir? didiler Şeyh Lokman Perende Hacı Bektaş veli hazretlerini gösterüb işbu azizdir didi

. Anlar nazar kılub didilerki bu hod bir tıfldırki henüz narisendedir. Ne sebeb ile hacı oldu didiklerinde Şeyh Lokman Perende dahi didiki her gâh ki Beytullah’ta namaz kılardum her dem farzı benümle bile eda idüb ve namazdan fariğ olucak yine gaib olurdu. Deyüb velayet ve kerametlerini bir bir haber virdi ve vaki olan hali iğlam idüb onlara ol tabağı gösterdi ve Horasan erenleri bu hikmeti Lokman ağzından işitdiler ve filcümle tahsin itdiler ondan sonra mübarek ismi şerifleri Hacı Bektaş Hünkâr oldu vesselam.

Vilayetname’den de anlaşılacağ gibi pişi sadece ölülerin ardından değil, kandil, arefe geceleri de pişirilip komşuya dağıtılmaktadır. Pişiyi alan kimse ise hoşnutluğunu: “Ölmüşlerinin ruhuna değsin/Ölmüşlerinin canına değsin” ifadeleriyle belirtmektedir.

Ayrıca bir konuk haneye geldiğinde de gelişi kutlamak için lokma dökülür veya pişirilir. Böylece konuğun gelişi Gök tanrıya haber verilmiş olunur.
Türklerde pişi ve helva pişirmek, yani yağ kokutmak kansız kur-ban diye adlandırılmaktadır. Tahtacı Türkmenleri arasında tereyağı da kansız kurbandır .
Pişirilen pişilerin öncelikle çocuklara verilmesi gibi gelenekler vardır. Çocukların masum olduğu inancı yaygın olduğu için , onların dualarının daha makbul olacağını düşünülmektedir.


Balkan Türklerinden derlediğimiz bilgilere göre pişi ve helva pişirme geleneğinin sebepleri şöyle yazılmaktadır: Gacal olarak bilinen Reyhan Koyuncu; baca koksun diye pişirildiğini söylerken, hayırlı gecelerde o ev hanesinden ölenlerin ruhlarının evi dolaşmaya geldiğini, şayet bacadan koku çıkmazsa üzgün olarak geriye döndüklerini ifade etmektedir; ancak “yağ kokutmanın sevap olduğu” düşüncesi bütün Türk topluluklarında vardır.

eski türklerden biri helva ve pişiyi neden pişirdiklerini şöyle izah ederdi: “Yağın kokusuyla melâike, tavadakiyle de insanlar doysun diye.”

Kandil geceleri sevap olduğu için yağ kokutulur, pişi pişirilir ya da lokma dökülür Anadolu’nun en uç bölgesindeki bu gelenek, Ege’de de aynı anlayışla sürmektedir
Hayırlı gecelerde o ev hanesinden ölenlerin ruhları gelirler ve bacadan koku çıkıp çıkmadığına bakarlarmış. Bunun için baca kokutmak tabiri de kullanılır. O gecelerde yağ kokan hanenin ölüleri mutlu olarak geriye dönerlermiş. Eğer hiçbir şey yapılmamışsa da üzüntülü olurlarmış.

Araştırmacı Refik Engin yayın safhasına getirdiği; Nereden Geldik, Nereye Gidiyoruz (Trakya, Anadolu ve Balkanlar’da Amucalar) adlı eserinde “Küçük Çocukların Arife Günü Gecesi Mani Söyleyerek Ev Ev Gezmeleri Geleneği” başlığı altında şunları söylemektedir: “Bayram arifelerinin geceleri delikanlılığa basmamış ilkokul çocukları “Bişi gezmesi” adı verilen bir geleneği yerine getirirler. Arife günü tüm evlerde sabahın erken saatlerinden itibaren bişi pişirilir. Sabahleyin pişirilme çabuk olsun diye hamurun mayası akşamdan tutulurmuş. Pek çok köyümüzde bişilere kolaç adı verilmektedir.

Kolaçlar kızgın yağda pişirilir. Ve soğumadan konu komşuya, yakın akrabalara kadınlar, kızlar tarafından dağıtılır ve her haneye çift sayıda verilir. Bazen arifeden bir gün evvel de kolaç pişirenler olur. gayeleri ise bu iki günde Allah’ın rızasını kazanmak, bir gönüle girmektir. (…) Kolaçları alan kişi her eve geldiğinde kısa ve öz olarak hal hatır sorar. Bu vesile ile komşuluk bağları güçlenir. Kolaçları alan kişi getirene mutlaka: “Allah kabul etsin, ölmüşlerinin canına değsin” der.


Ayrıca o gece küçük çocuklar bütün evleri tek tek gezerler ve mani söyleyerek kolaç toplarlarmış.
Şimdi ise gezerken acıkanların tanıdıkları hanelerden sadece o anlık yemek için aldıkları oluyor. Kasım ayının yedisinde yapılan lokma da aynı şekilde pişirilir ve dağıtılır. lakin lokma ,küçük top şeklinde bir yudumluk ve adına uygun şekilde yapılır.


Bişi veya kolaçtan ayrı olarak daha az yağda yapılan hamur işine ise bazlama adı verilir.
Bazlamanın da bu gibi günlerde yapıldığı sık sık görülmektedir. Bu tür hamur işleri Amuca kabilesi taradından bulunduğu yörelerin durumuna göre isimve şekil değiştirirler. Günümüzde küçük çocukların para ve yumurta da topladıkları görülmesi mümkündür.
Çocuklar her hanenin önüne geldiklerinde o hanede evlenecek çağa gelmiş erkek veya kız çocuklarının adının yer alacağı bir mani söylerlermiş. Bazen o hanede evlenme çağında gelinlik kız var iken erkek kardeşinin adına mani okumaları sadece o haneden alacakları paranın karını arttırmak amacıyladır. Toplanan para ve yumurtalar aralarında eşit olarak paylaştırılır. Eskiden alınan kolaçlar da aynı şekilde aralarında pay edilirmiş. Bugün hâlâ Trakya’daki 26 Amuca köyümüzde bu geleneğimiz devamlılığını sürdürmektedir.